28 Temmuz 2009 Salı

ÖĞRETMENİM ELLERİNİZDEN ÖPERİM

Her 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamalarında ince bir çizgide kalarak biraz kendimizi sorgulamamız gerektiği kanatindeyim.

Öğretmenim ellerinizden öperim. Bir 24 Kasım Öğretmenler Gününü daha kutluyoruz. Sizin de gününüz kutu olsun. Ben büyüdüm öğretmenim, hatta yaşlandım. Çocuklarım, çocuklarımın da öğretmenleri oldu, beni okuttuğunuz ilkokulda onlarda okudular. Onların da, saygıyla ve özlemle anacağı öğretmenleri var. Öğretmenim, biraz tereddütlüyüm. Gördüm, öğretmenler değişmişti. Size benzemiyorlardı. Sonra anladım ki toplum olarak onları hızla biz değiştiriyoruz. İstekle, inatla kültürsüz bir toplum olma yolunda ilerliyoruz.

Hala, öğrencilerini ısıtmak için soba yakarken tutuşup yanarak ölen ama öğrencilerini kurtaran öğretmenler var. Teröre meydan okuyup dağ köylerindeki çocuklarını eğitimden yoksun bırakmayan öğretmenler var. Yoksulluğa, az maşa, yüksek kiraya göğüs geren, okuyan, araştıran, okutup - eğiten öğretmenler var. Hikayelerini bilmediğimiz varolduklarını bildiğimiz öğretmenler var. Aslında bizim olan ama onlarınmış gibi görünen problemleriyle öğretmenler var. Ama azlar, onların sayısı az.

Şikayet ettiğim öğretmenler daha fazlalar, ne yazık ki onların fazlalaşmalarını da biz sağlıyoruz. Sevgili Öğretmenim , beni üzen husus, değişen öğrenci ve öğretmen ilişkileri. Bizim sade, masum ilişkilerimizi yaşayamıyorlar. Aralarına anneler, babalar ve bozulmuş insan ilişkileri giriyor. Ve dünyanın en güzel en muhteşem birlikteliği bozuluveriyor. Kırk elli kişilik sınıflarda, dünyanın en masum çocukları 24 Kasım günü öğretmenlerine hediyeler sunuyorlar. Hiç birisi o paketlerin içinde ne olduğunu bilmiyor, kendileri almıyorlar, çoğu, paket muhteviyatının ne olduğunu bilmiyor. İçindeki şeyin sınıfta ne aradığını açıklayamıyor. Ailelerin maddi güçleri, tarihte eşi görülmemiş Yeşil'lerle Mavi'lerin "At Meydanı'ndaki" yarışlarıyla eş değer bir yarış başlatıyor her 24 Kasım günü. Hipodrom yerine sınıflar, yarışçılar yerine de çocuklar var. Aileler, çocuklarını ve öğretmenlerini kendiliğinden oluşacak bir sevgi alanı yerine pahalı hediyelerle oluşmuş bir yarışın tarafları yapıyorlar.

Öğretmenim, artık o küçücük öğrenciniz değilim. Ama sizi hala aynı saygı ve sevgiyle anıyorum. Hala sizin öğrettiğiniz öz Türkçe ile konuşuyor kendimi akıcı bir dille ifade etmeye çalışıyorum. Yabancısı olduğum, anlamını bilmediğim diğer dillerden kelimeleri günlük hayatıma sokmamaya çalışıyorum. Bunu siz bana öğrettiniz. Doğru yaptığım her davranışta sizin katkınız var. Bana niçin bu kadar emek verdiniz? Ben hiçbir zaman size hediye vermedim, Okul yolu kenarında topladığım çiçekler haricinde. Şimdiki çocuklar isteseler de bulamıyorlar kır çiçeklerini ama zaten aradıkları da yok.

Öğretmenim, anlayacağınız çok şeyler değişti. Çocuklar yine (bizim çocuk olduğumuz gibi) aynı çocuklar. Ama hedef ve beklentiler farklı. Şikayetim buna. O sadelik, masumiyet, umut ve sevgi geri gelebilir mi? Anneler çocuklarıyla öğretmenleri arasından çekilirler mi? Bilmeliler ki minik yavruları kendilerinden sonraki en güvenli ellerde geleceğe şekillendiriliyorlardır. Onlara şekil veren eller, onlardan gelecek olan tencere ,tava, takı , kürk beklentisiyle değil, insan eğitmenin yüce onuruyla bu emeği vermektedirler. Geleceğe yön verecek olanların, kendileri olacağı bilinciyle yapmaktadırlar.

Sevgili Öğretmenim, bu hafta Öğretmenler Haftası. Bütün öğretmenlere kutlu olsun. Bütün öğrencilere de. Umarım bu günün öğrencileri yıllar sonra benim yaptığım gibi minnetle anarlar öğretmenlerini. Çünkü ben biraz şüpheliyim. Öğrencilerin , öğretmenlerini çok çabuk unutabileceklerini düşünüyorum. Hepsi sınav yarışında başarılı olmak için tutulmuş birkaç öğretmene sahip oluyorlar ve kafalarında onlara verilen para ile sınırlı zamanın iyi kullanılması problemiyle boğuşuyorlar. Bu kadar acımasız bir sistemin içindeki çocuklar, bizim çocukluğumuzdan farklı büyüyorlar ne yazık ki. Bizde, toplum olarak bu durumu kabullenmiş görünüyoruz. Kazanmak için canımızın bir parçası olan çocuklarımızı hayatın içine atarken onlara sevgi bağı kurmayı öğretmek yerine acımasız olmayı öğretiyoruz..

24 Kasım günü sevgili küçüğümüze aldığımız hediyeyi verip gönderiyoruz. Hiçbirimizin umurunda değil ,yanındaki arkadaşının çok sevdiği öğretmenine hediye almadığı için duyacağı eziklik. Bir çocuğun onurunu, mutluluğunu bir küçücük hediyeyle ondan alıp kendi çocuğumuza vererek çocuğumuzu muzaffer kıldığımızı zannediyoruz. Ama zaferimiz bu işte. Geldiğimiz nokta ! Sevgisiz, bencil, kendi kendisine yabancı olmuş bir toplum.

Sevgili öğretmenim. Bu hafta Öğretmenler Haftası. Öğretmenler yine haklarını almak , eğitimli bir toplumu yaratacak olanaklara kavuşmak için sokaklardaydılar. Biz ise paramızla alınmış hediyelerle günü geçiştirdik yine. Geleceğimize kenetlenmiş umutsuzluğa bir çentik daha ekleyiverdik. Beni affediniz. Büyüdüm ama biliyorum siz yine benim sızlanmalarımı hoşgörüyle karşılarsınız. Sevgiyle, ellerinizden öpüyorum.

Öğrenciniz.
Yazan :Bİlsen GÜRER
bgurer@gmail.com.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder