Galata!.. Tarihi oldukça eskilere dayanan bir İstanbul bölgesi. Pera'yla birlikte, " Avrupa'daki pek çok şehrin salaş bir benzeri " olarak da nitelendirilen bölge, hiç bir zaman önemini yitirmeyeceğe benziyor.
Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet devrelerine ışık tutmaları, şehirleşmedeki farklı yapılaşmaları, yaşadıkları görkemi ve hüznü dışa vuruşlarıyla bugün de yaşamımıza tat katıyorlar. Tarihçileri, mimarları, turizmcileri cezp ediyorlar. Her kesim, kendi içinde bir büyüyü yakalamak, geçmişi anlatabilmek için çaba harcıyor.
Pera, Galata meyhanelerine verilen şaraba ait üzümlerin yetiştirildiği bağlık bir bölgeydi öncelerde. Ama 18. yüzyıl başlarında sefarathanelerin açılmaya başlanması, levantenlerin bir bir yerleşmeleri ile kurulan Cadde-i Kebir çevresinde bir sanat-kültür ve debdebe bölgesi olarak kuruldu ve bugüne geldi. Galata ise hep alışılageldiği gibi bir finans merkezi odaklı gelişmeye devam etti. Dünya borsalarında Paris ve Londra'dan sonra 3. sırada yer aldığı zamanları oldu. Bu sıralarda Osmanlı İmparatorluğu çoktandır inişe geçmiş, dünyadaki güç odakları değişmeye başlamıştı. Almanya kurulmuş ve güçlenmişti. ABD büyük devletler sıralamasına girmeye çalışıyordu. İngiltere ve Fransa odaklı batı dünyası Osmanlı İmparatorluğu ile ilgileniyor, imparatorluk Rusya ile sıkı ittifaklar yapıyordu. 1854 yılında patlak veren Kırım Harbi, Osmanlı'yı ilk dış borçlanmaya götürüyor ve hepsi gayrimüslim olan Galata bankerlerinin eline düşürüyordu. Osmanlı içten içe çökmeye başlamış ve batının böl-parçala siyasetinin ilk sıralamasına girmişti.
1856 yılında İngiltere kraliçesi Viktorya'nın fermanıyla İstanbul'da Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) kuruldu. Osmanlı Bankası şubesi adıyla bugünkü Bankalar caddesinin paralelinde bulunan Sen Piyer Han'da açılarak daha sonra yurt çapında yavaş yavaş yayılmaya başladı. İngiliz müdürü, İngiltere'ye yazdığı bir mektupla burda bir yer alınarak kendilerine ait bir bina yapılmasını istedi. Daha önce Yahudi Banker Kamondo'nun yabancıların mülk alması için aldığı özel izin dolayısıyla, Londra'daki banka da, Galata' da uygun arsa bularak birkaç parsel birden satın aldı ve bugünkü ikiz sistemli binanın inşasına başlandı.
Londra'dan getirilen tamamen çelikten yapılma ve bugün bile uzmanları şaşırtan bir kilit düzenine sahip olan 3 katlı 4 kapılı kasa kurularak bina bu kasa dairesi üzerine inşa edilmeye başlandı. Kasa dairesi 1 cm kalınlığında sactan yapılmış sac mekanın dışında 3 katmandan oluşan duvarlar 110 ve 70 cm kalınlığında beton profillerle desteklenmiş tuğlalarla örülmüş ve statik hesapları bu duvarlar üzerine kurulmuştu. Kasanın aydınlatılmasında kullanılan 2 meşalenin dumanlarının çıkması için kurulan havalandırma tertibatı, Scoot imzasını taşıyan gerçek kasadaki anahtar deliklerinin gizleniş şekli itinalı mükemmel çalışmaya verilecek örneklerdendir.
Mimar Alexandre Valluari binanın Pera'ya bakan yüzünde neoklasik, müslümanların hakim olduğu Haliç ve Topkapı'ya bakan yüzünde neo-oryantal tarzı kullanarak farklı kültürler arasında bağlantılar kurmayı amaçladı. Binanın ön cephesinde bulunan iki kitabenin Latince olanı dostluğu anlatmaktaydı, Arapça olanında ise para kazanmanın önemi vurgulanıyordu.Osmanlı Bankası binası 1892 de bitirilmiş ve Sen Piyer Handaki merkez şubeden 13 ton ağırlığındaki altın rezervi yeni binaya taşınmıştı.
Banka, 1863 yılında devlet bankası statüsüne alınarak resmileştirilirken yabancı sermayenin sadece İngiltere'ye ait olmaması düşüncesiyle Fransız ortaklığı da sağlanarak o günün Merkez Bankası işlevini üstlendi. Amblemindeki zeytin ağacı, dostluğu ve Akdeniz kökenliliğini temsil ediyordu. Ağaçın altında ki 3 diş İngiltere-Fransa ve Osmanlı katılımının simgeleriydi.
Osmanlı Bankasının ilk çalışanları gayrimüslimlerden daha sonra da Osmanlı'nın eğitimli kesiminden oluşuyordu. Üst düzey yöneticiler İstanbul'un burjuvazisini oluşturuyordu. Pera'daki Avrupai yaşamın öncülüğünü yapıyorlar, Galata bankerlerinden ve levanten ailelerden oluşmuş bir kesimle İstanbul'da küçük Avrupa'yı hayata geçiriyorlardı. Daima çok yakınlarında saraydan bir sınıf bulunuyordu. Banka Müdürü Galata'daki görkemli ikametgahında salı günleri muhteşem toplantılar düzenliyordu. Bu kesim, giyimleriyle modayı belirliyor, imparatorluğun merkezinde bilinmeyen yeni akımlar ve yeni yaşam şekillerine öncülük ediyorlardı.
Devrin padişahı Sultan Reşat 200 Osmanlı altını ile banka ortakları arasındaydı. Kasa dairesi devrin 20 kuruşundan (mecidiye) aldığı isimle anılıyordu. Banka o günün koşullarına göre mükemmel bir sistem içinde çalışıyordu. Personel alımında ciddi kontroller yapılıyor, haklarında oluşan özlük bilgileri, boydan çekilmiş bir resimle dosyalanıyor, arşivleme konusu bugün hayret edilecek bir titizlikle yapılıyordu. Günümüzde müze olarak kullanılan bankanın çalışanlarına ait personel servisi dosyaları, devir hakkında günlük yaşamdan siyasi gelişmelere varana kadar net bilgiler verebilecek bir arşiv niteliğindedir.
Galata Voyvoda Caddesinde (Bankalar caddesi) müzeye dönüştürülerek halka açılan Osmanlı Bankası binası içinde hala çalışan küçük bir şube bulunmaktadır. Garanti Bankasına devredilen bina içindeki müze ve cep sineması ziyaretçilerini bekliyor. Bankacılık hizmeti yanında, yaklaşık 200 yıl öncesinden başlayan bir devrin hikayesini reel görüntülerle anlatabilmek ve benim gibi meraklısına konu hakkında uzun uzun yazma imkanı yaratmak için.
Yazı : Bilsen GÜRER
bgurer@gmail.com
27 Temmuz 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder