1770 Yılında Osmanlı donanması Çeşme önlerinde Rus Donanması tarafından yakılarak yenilgiye uğratılınca, donanmada bulunan Cezayirli Kaptan Hasan Paşa, birkaç arkadaşı ile kaçarak Ayvalık'a kadar gelmeyi başarır.
O sırada Ayvalık Papazı İkonomos, bugünkü Marinanın yerinde yükselen çiftlik kulesinde dinlenmektedir. Yorgun ve yaralı Osmanlı denizcilerini kabul eder. Daha sonra da yanlarına 50 kadar silahlı adam katıp, İzmir üzerinden Çanakkale'ye geçmelerini ve İstanbul yönetimine savaşla ilgili bilgi vermelerini sağlar..Sonrasında da Rus donanması yenilerek Limni adası kuşatması kaldırılır ve Cezayirli Kaptan-ı Deryalığa getirilir.
Fakat Ayvalık'la ilgili asıl önemli olay 1789 da gerçekleşir. Bu tarihte III.Selim, Cezayirli Kaptan Hasan Paşa'yı Sadrazamlığa getirir. Rahip İkonomos'da devrin başbakanı olan eski dostu ziyaret için bir İstanbul yolculuğuna çıkar.. Ve yolculuk sonrasında Ayvalık'ı otonom bölge ilan eden bir ayrıcalıklar fermanı ile döner.
O yıllarda Ayvalık, ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı bir kenttir. İmparatorluğun Rumlara müthiş imkanlar tanıdığı fermandan bazı maddeler sıralandığında sunulan imtiyazların şaşırtıcılığı daha net olarak görülecektir. Ayvalık'ta yaşayan Müslüman nüfus çevre illere yerleştirilerek, sadece rum nüfus kalacak, Ayvalık her sene İmparatorluğa 48.000 kuruş ödeyecek, yönetici Türk olacak ama Ayvalık ahalisince seçilip azledilecek, Kadı Türk olacak ve maaşı Ayvalık'lılarca karşılanacak gibi inanılmaz ayrıcalıklar vardır fermanda. Ayvalık'lılar imparatorluğa toprak vergisi vermeyecekler sadece her zeytin ağacı için 2 akçe ödeyeceklerdi.
17.yy sonları 18.yy başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde kurulan bir otonom kent ile adeta küçük Yunanistan'ın temelleri atılmış oluyordu. Tarihçiler bu otonom kent bilgilerini tam olarak teyit etmemektedirler ama Topkapı Sarayı'nda mevcut olan bir ilamda Ayvalıklı Rumların iyilikleri anlatılarak kendilerinden övgüyle bahsedilmektedir.
O yıllarda Ayvalık büyük bir zenginlik içinde müreffeh bir kent olarak zeytinyağı, sabun, balıkçılık ve şarapta, hatta tuzda inanılmaz rakamlarla üretim yapıyordu. Yılda ortalama bir milyon okka yağ üretiliyor, dışarıdan gelen buğday buradaki un değirmenlerinde işleniyordu. Kentin imarında hakim olan rum mimarisi günlük hayata da yansıyor, Osmanlı İmparatorluğunun Ege'nin kıyısındaki bu küçük kasabası ihtişamlı hayatların, hırslı siyasetlerin vazgeçilmez merkezi durumunda ayrıcalıklı bir kent olarak yaşamını sürdürüyordu. Ana vatanı Anadolu olan ve ortalama 1000 yıl yaşayan zeytin ağacı Ayvalık ile bütünleşmişti. O yıllarda Ayvalık ve Cunda'da yüze yakın zeytinyağı mengenesi bulunduğu söylenmektedir. Ayrıca, hristiyan toplum kentin bağcılığa elverişli topraklarında ( bugün olmayan) şarapçılıkta da önemli mesafeler kaydetmişlerdi.
Günümüzde bir açık müze şehir halinde bulunan Ayvalık, mübadele ile yaşanan acıyı ve hüznü, farklı bir kültürün eseri olan kendisine özgü yapılaşmayı ve şehirleşmeyi olduğu gibi sunabilme başarısını yakalamış bulunmaktadır. Ayvalıklıların deyimiyle gavur evlerinden, dar sokaklarından, körfeze serpiştirilmiş adacıklarından, göz alabildiğine uzanan zeytin denizi ile turkuvaz suların koynundaki güzelliklerden kim etkilenemez?
Rumlardan kalan özgün dokunun kendisine ait özelliklerini şöyle sıralayabiliriz; Kapılar içerlek olup doğrudan sokağa açılmakta ve 2/3 basamakla çıkılmaktadır. Genelde pembe renkli uzun ömürlü kolay işlenebilen Sarımsak taşı kullanılmıştır. Kapı ve pencere sövelerinde mutlaka sarımsak taşı veya ateş tuğlasıyla belirlenmiş kemerler vardır. Pencere ve balkon söveleri altlarında da taş nişler mevcuttur. Evler 2/3 katlıdır. İçeride banyo, tuvalet ve mutfak öğeleri önemsizdir. Tuvalet genelde bahçe içinde ayrı tutulmuştur. Dış kapıdan girişte küçük bir sahanlık konularak tahta merdivenlerle çıkılan katlarda bulunan bir holün çevresine odalar sıralanmıştır. Demir işçiliğine önem verilmiş, balkonlarda, pencerelerde ve dış kapılarda özenli demir motifleri Ayvalık'a özgü şekillerle hemen her konutta tekrarlanmıştır. Aslan veya kadın başı, kadın eli , çiçek v.b. motiflerin kullanıldığı kapı tokmakları öne çıkmaktadır. Günümüz Ayvalık'ında incelenmesi ve korunması gereken özel tokmaklar Ayvalık Turizm Lisesi öğrencilerince de araştırılarak küçük bir katalog haline getirilmişlerdir. Hemen her dönemde belirgin bir su sıkıntısı çeken Ayvalık ahalisi yarattığı mimari şekil içinde bu olayı çözmüş, evin temelinden önce açılan sarnıçlar üzerine mevcut binaları inşa etmişlerdir. Hemen her evin içinde, genelde bütün zemini kaplayacak büyüklükte küp şeklinde birer sarnıç mevcuttur. Sarnıçlara açılan giriş ve tahliye boruları ile yağmur mevsimlerinde çatıdan akan sularla sarnıçlar doldurulmakta, yazın bu sarnıçlar evin buzdolabı görevini üstlenmekte aynı zamanda toplanan sularla ihtiyaçları da karşılanmaktadır. Sonbahardaki ilk yağmurlarda kuyunun içindeki tahliye borusu dışarıda tutularak çatılardaki toz ve kirin dışarı akması sağlandıktan sonra tahliye borusu kuyunun içine alınıp temizlenmiş çatıdaki yağmur suyu ile evin içindeki sarnıçta su tutulmaya başlanmaktadır. Ayvalık evlerinin yaklaşık 50-60 cm kalınlığındaki taş duvarlar ve zeminlerindeki su dolu sarnıçlarla yazın serin kışın sıcak tutulmaları da mimarisine ait özeliliklerdendir.
Ayvalık'da da, Cunda'da bütün sokaklar hava akımı sağlanması amacıyla denize dik olarak konumlandırılmışlardır. Ayrıca, en zengin oksijene sahip Altınoluk bölgesi üzerindeki İda Dağlarından gelen bir oksijen koridoru da Ayvalık üzerinden akmaktadır. Zeytin ağacının yapraklarından emilerek sağlanan nem oranının azlığı da Ayvalığı astım hastalarının vazgeçilemez mekanı haline getirmiştir.
Ayvalık sokaklarında gezerken merak ve hüzün hemen yanı başınızda size yarenlik edecektir. Biraz terkedilmişliğin hüznü, biraz yaşanan görkemin izleriyle gelen merak iç içe geçmiş, Arnavut taşlı dar sokaklara, küçük adacıklara, görebileceğiniz her yere sinmiş, gelenleri içine aldığı bir çekim alanı yaratmış. Ondan dolayıdır ki, Ayvalık'a bir giden bir daha gidiyor. Ayvalık'ı bir yazan bir daha yazmak istiyor. Hikayesi bitmiyor. Bir sonraki yazıda da yine Ayvalık'ı okuyabilirsiniz. Şaşırmayın.
Yazı : Bilsen GÜRER
bgurer@gmail.com
27 Temmuz 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder